Şirketlerin vermesi gereken önemli kararlardan biri de
hangi büyüme stratejisini kullanacağıdır. Şirketlerde büyümek için iki temel
strateji vardır. Bunlardan ilki organik büyümedir. Eğer bir şirket, büyümesini
şirket birleşmelerine ve satın almaya başvurmaksızın, kendi kaynaklarını
kullanarak gerçekleştiriyorsa, organik büyümeyi hedeflemektedir. Örnek olarak
yeni ürünle büyüme, yeni marka kurarak büyüme ve şube sayısını artırarak büyüme
verilebilir. Diğer büyüme stratejisi ise inorganik büyümedir. Bir şirket başka
şirketler ile birleşerek veya başka şirketleri satın alarak büyüyorsa inorganik
olarak büyüyor demektir. Pazar payını artırmak için rakip firmanın satın
alınması veya entegrasyonu artırmak için tedarikçi firmanın satın alınması
farklı inorganik büyüme stratejilerine örnek verilebilir.
İki büyüme stratejisinin de avantajları ve
dezavantajları vardır. Organik büyümenin en büyük avantajı, şirketinizi kendi
vizyonunuz doğrultusunda büyütebilecek olmanızdır. Böylelikle tam olarak
hedeflerinize odaklanabilirsiniz. Organik büyüme sürecinde şirket yönetimi
olarak şirketin detaylarına da inorganik büyümeye kıyasla daha hâkim olursunuz.
Bunlara ek olarak; organik büyümede herhangi bir birleşme ve entegrasyon süreci
olmadığı için, hedeflere odaklanmakta ve sürdürülebilirlikte problem yaşama
ihtimaliniz azdır. Organik büyümenin dezavantajlarının başında büyümenin yavaş
olması gelir. Organik büyümede şirket, özkaynakları ile büyüdüğü için hızlı bir
büyüme gerçekleştiremez. Bu da bazı durumlarda şirket için ciddi sorunlar
oluşturabilir. Örneğin rekabetin hızla arttığı sektörlerde arka planda
kalabilirsiniz ya da yavaş büyüdüğünüz için pazar payınızı kaybedebilirsiniz.
Dahası, amaçlarınıza ulaşmak için belirli bir zaman sonra kaynaklarınızın
yetmemeye başlaması çok büyük bir ihtimaldir.
İnorganik büyümenin en büyük avantajı ise hızlı bir
büyüme sağlamasıdır. Elinde nakit fazlası veya ucuz borçlanma imkânı bulunan
firmalar, büyüme vadeden ancak büyümek için sermaye ihtiyacı bulunan firmaları
veya halihazırda belli bir büyüklüğe ulaşmış ancak çeşitli sebeplerle nakit
sıkıntısına düşmüş firmaları bünyelerine katarak süratli ve ucuz maliyetle
büyüme fırsatı da yakalamış olurlar.
Birleşme ve satın alma sürecinde doğru kararlar
verilirse inorganik büyüme, organik büyümede başarılı olan şirketlerden çok
daha fazla başarılı olur. Böylece pazar payınızda çok hızlı bir artış
sağlayabilir, rekabet avantajını lehinize sağlayabilir ve müşteri kitlenizi
genişletebilirsiniz. İnorganik büyümenin başka bir avantajı da satın aldığınız
şirketin bilgisini (know-how) kendi şirketinize uygulama fırsatı elde
etmenizdir. Özellikle teknoloji şirketleri için bu özellik daha da ön plana
çıkmaktadır. Şirket birleşmeleri de şirketlerin kredibilitelerinin artmasında
büyük avantaj sağlamaktadır. Bunların yanında inorganik büyümenin de olumsuz
yanları vardır. Bunların başındaysa ön ödeme maliyeti yer almaktadır. Yani,
piyasada yer edinmiş bir şirketi satın almak genellikle yüksek maliyetlidir. Bu
durumda, şirketi satın almak için harcanacak para ile şirketi sıfırdan kurup
belli bir büyüklüğe getirmek için harcanacak zaman ve para arasında verilmesi
gereken önemli bir karar vardır. Ayrıca, şirket birleşme ve satın almalarda
yönetimsel sıkıntılarla da sık sık karşılaşılır. Şirket birleşmesinde, şirket
sahiplerinin etki alanlarının azalması ve iki şirketin entegrasyonu bu
sıkıntılara sebep olmaktadır.
Sonuç olarak günümüzde pazar payına sahip olmak, hızlı
büyümek ve rekabette geri kalmamak büyük önem kazanmıştır. Bu sebeple inorganik
büyüme stratejisine ilgi giderek artmakta, daha fazla şirket birleşme ve satın
alma yoluyla büyümektedir. Uber’in Careem’i, Facebook’un WhatsApp’ı satın
alması da inorganik büyüme trendinin büyük sermayelere sahip şirketlerde
arttığına birkaç örnektir.
Ülkemize yabancılar tarafından yapılan doğrudan
yatırım ile ilgili rakamlar inorganik büyüme trendi olduğuna dair fikir
vermektedir. Deloitte’un hazırlamış olduğu raporlara göre; 2016 yılında
Türkiye’de gerçekleşen toplam birleşme ve satın almalar 7,3 milyar dolar iken
2017 yılında 10.3 milyar dolar ve 2018 yılında 12 milyar dolardır. Yatırımların
yıllara göre sırasıyla 3.8 milyar doları, 5.5 milyar doları ve 7.6 milyar
doları yabancı yatırımcılar tarafından gerçekleştirilmiştir.1 Bu rakamlar
hem toplam birleşme ve satın almalarda hem de yabancıların yaptığı yatırımlarda
artış olduğunu göstermektedir. Ülkemizdeki trendi destekleyen verilere ilave
olarak, Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişen ülkelerde sınır ötesi birleşme
ve satın alma işlemleri %55,3 oranında artarak 125,1 milyar ABD Doları’na
ulaşmıştır. Artışın büyüklüğü, birleşme ve satın almaların gelişen ülkelerde
artan popülerliğini kanıtlamaktadır.
Doğru bir danışmanlık desteği alırsanız, doğru
şirketle birleşebilir ya da doğru şirketleri satın alabilirsiniz. Böylelikle
inorganik büyüme trendini yakalayabilir, satın alma sonrasındaki entegrasyon,
kurum kültürü farklılığı ve finansal sistemi düzenleme gibi yaşanması muhtemel
sorunları da doğru yönlendirme ve danışmanlıklarla sağlıklı bir şekilde
tamamlayabilirsiniz.
1Deloitte Raporları: https://www2.deloitte.com/tr/tr/pages/mergers-and-acquisitions/topics/merger-and-acquisition-services.html?icid=top_merger-and-acquisition-services